Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

    Zaferin 80. Yılında “Kızıl Darı Ruhu”na yeniden bakış

    Damla Wu'nun haberine göre, Çin Halkı’nın Japon Saldırganlığına Karşı Direniş

    Damla Wu'nun haberine göre, Çin Halkı’nın Japon Saldırganlığına Karşı Direniş Savaşı ve Dünya’nın Faşizme Karşı Savaşı’nda elde edilen zaferlerin 80. yılı vesilesiyle, Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Mo Yan’ın aynı adlı romanından uyarlanan ve Guo Wenjing tarafından bestelenen orijinal opera “Kızıl Darı”, 27 Eylül’de Beijing’deki Ulusal Sahne Sanatları Merkezi’nde prömiyerini yapacak. Çin’in doğusundaki Shangdong eyaletinin Gaomi şehrinde geçen hikâyelere odaklanan bu yapım, savaş dönemini kırmızı darı tarlalarının sembolik imgeleriyle yeniden kurgulayarak, Çin halkının ruhunun özüne dair derin bir analiz sunuyor.

    Yazar Mo Yan, Global Times’a verdiği bir röportajda, “Kızıl Darı Ruhu”nun felsefi özünü, edebi başyapıtının operaya uyarlanmasındaki yaratıcı zorlukları ve Çin edebiyatının küresel anlamda taşıdığı önemi paylaştı.

     “Kızıl darı yalnızca bir bitki değil, Çin ulusunun canlılığının bir simgesidir”

    2012 Nobel Edebiyat Ödülü’nün sahibi Mo Yan, Global Times’a verdiği demeçte, “Kızıl darı sadece bir bitki değil; Çin ulusunun canlılığının bir sembolüdür” dedi. Mo Yan, darıya insani nitelikler kazandırarak ona “doğruluk, tutkulu bir sevda ve yılmaz bir direniş” gibi felsefi anlamlar yüklüyor.

    Romanı “Kızıl Darı” ve Zhang Yimou’nun 1988’de yönettiği film uyarlamasında darı tarlaları yalnızca duyguların yeşerdiği bir alan değil, aynı zamanda savaşın zorluklarına karşı da bir siper. Mo Yan, 1938’de memleketi Gaomi’de gerçekleşen tarihi bir pusu olayından esinlenerek, bu olayı ulusal kurtuluş uğruna bireysel duyguların eridiği, halkın uyanış yaşadığı bir taban anlatısına dönüştürüyor.

    Eserin merkezinde yer alan “Kızıl Darı Ruhu”, kültürel kimlikten beslenen bir direnç ve başkaldırı metaforu. Mo Yan, “Çin ulusu varoluşsal bir krizle karşı karşıya kaldığında büyük bir uyanış yaşadı ve görülmemiş bir birlik ruhuyla kenetlendi.” diye ekliyor.

     “Anka kuşunun yeniden doğuşu”

    Mo Yan, operaya uyarlanan “Kızıl Darı”nın, orijinal eserin manevi özünü koruyacağını vurguluyor. Uyarlama sürecini “anka kuşunun yeniden doğuşu” olarak tanımlayan Mo Yan, romanın anlatı detaylarını müzikal imgeler haline getirirken, bölgesel tiyatro öğeleri olan Maoqiang (Şandong halk operası) ve Shangdong bangzi (geleneksel davul operası) gibi unsurları senfonik orkestrasyonla harmanlayarak, Çin tarzında estetik bir dünya yaratmayı amaçlıyor.

    “Her uyarlama, orijinal eserin yeniden yorumlanmasıdır,” diyen Mo Yan, romanı operaya aktarmanın, eserin özünü damıtmayı, yan kurguları birleştirmeyi ve karakter ilişkilerini yeniden inşa etmeyi gerektirdiğini ifade etti. Örneğin, opera, pusunun merkezde olduğu çatışmaya odaklanıyor ve Yu Zhan'ao ile Jiu’er gibi karakterlerin kaderi üzerinden “vahşi büyümeden ulusal uyanışa” giden dönüşümü anlatıyor.

    Bu süreç zorluklarla doluydu. İlk senaryo denemesinde geleneksel Çin tiyatrosunun düşünce yapısına bağlı kaldığını itiraf eden Mo Yan, daha sonra memleketinden bir sanatçının yaptığı “Karda Kızıl Darı” adlı tabloyla ilham bulmuştu. Bu tabloda, karla örtülmüş darı başakları, alev alev yanan kızıl tarlalar ve kana bulanmış topraklar betimlenmektedir.

    Yedi kez gözden geçirdiği senaryonun sonunda, romanın halk anlatısını “şiirsel bir estetik ifadeye” yükseltmeyi başardığını söylüyor.

     Kırsal yaşama kök salan yazar

    Mo Yan’ın eserleri derin şekilde kırsal yaşama dayanıyor. Yazar, “yöresel ruhun zamansız” olduğunu savunuyor. Ancak zaman değiştikçe kırsal temalı edebiyatın da yenilikçi olması gerektiğine inanan yazar, “Gençler kırsal temalardan uzak durmuyor; önemli olan, klasik hikâyelere çağdaş bir ruh kazandırmanın yolunu bulmak.” dedi.

    “Kızıl Darı” adlı opera da bu anlayışın ürünü. Mo Yan, modern müzikal düzenlemeler ve lirik yeniden yorumlar sayesinde, geleneksel anlatıların bile “yeniden çiçek açabileceğini” ve tazelik kazanabileceğini söyledi.

    Bu yaratıcı ruh, diğer uyarlamalarda da görülüyor. Filmden Maoqiang operasına ve dans dramalarına kadar farklı formlarda eserin sınırlarını zorlamayı sürdüren Mo Yan, operalar ve tiyatro oyunları dahil olmak üzere senaryo yazımına odaklanacağını ancak “romanı âsla bırakmayacağını”, çünkü “romanların edebiyatın en derin entelektüel sorgularını taşıdığını” vurguladı.

     Kendini aşmak

    Birçok yazarın Nobel Ödülü’nü kazandıktan sonra yaratıcı “öfke ve açlığını” kaybetmesine ilişkin konuya değinen Mo Yan, öfkenin yazarlık sürecinde sadece bir ruh hali olduğunu ve zorunlu bir koşul olmadığını belirtti.

    Yazının, coşku ve içe dönüş gibi çeşitli duyguların karmaşık bir etkileşimi olduğunu ifade eden Mo Yan, 2012’de ödülü kazandığından beri kendine hep “Ödülü unut, kendi yoluna sadık kal ve işine odaklan.” dediğini söyledi.

    Yapay zekanın (AI) yazarlık üzerindeki etkisiyle ilgili olarak ise Mo Yan,“Yapay zeka yalnızca tarzı taklit edebilir, kendime özgü tarzımı yeniden yaratamaz.” diye konuştu.

    Bir yazarın en değerli özelliğinin özgünlük olduğunu vurgulayan Mo Yan, “Ben, başkalarının hiç yazmadığını ve hatta kendimin bile daha önce yazmadığını yaratabilirim.”dedi.

     Çin edebiyatı evrenseldir

    “Çin edebiyatı uzun zamandır dünya edebiyatının ayrılmaz bir parçasıdır.” diyen Mo Yan, kendi kurgusal dünyası olan memleketi Gaomi şehrine bağlı Dongbei kasabası örneğiyle, yerel anlatıların evrensel insan değerleriyle nasıl iç içe geçtiğini gösteriyor.

    Çin edebiyatını Batı merkezli bir mercekle yargılamaya karşı çıkan Mo Yan, yerelleştirilmiş bir değerlendirme çerçevesi savunarak, “Çoğunluk tarafından kabul gören eserler, iyi eserlerdir.” diyor.

    Kısa videolar ve parçalanmış okuma çağına girildiğini belirten Mo Yan, bütünsel sanat deneyimlerine geri dönülmesi çağrısında yaparak, “Günün birinde kısa videolar yerini başka sanat formlarına bıraksa bile, romanlar ve sahne oyunları gibi klasikler yaşamaya devam edecek.” dedi.

    Hibya Haber Ajansı