Başarı. Küçük yaşlardan itibaren üzerimize giydirilen görünmez bir kıyafet gibi. Kimimizinki dar gelir, kimimizinki sarkar. Ama herkesin sırtında mutlaka bir “başarılı olmalısın” yükü vardır.

Notlar. Diplomalar. İş unvanları. Sosyal medyada alkış toplayan başarı hikâyeleri… Hepsi aynı şeyi fısıldar: Daha fazlası. Daha iyisi. Daha hızlısı.
Peki ya içimiz? Mutlu muyuz gerçekten? Yoksa sadece onaylanmak için mi başarıya koşuyoruz? Takdir görmek için mi bu kadar uğraş? Birileri “aferin” desin diye mi sabahları yorgun uyanıyoruz?
Başarı, çoğu zaman dış seslerin içimize kadar sızmasıdır. Kimin gözünden baktığımıza göre şekillenir. Oysa gerçek başarı, kendi gözümüzde ne kadar değerli olduğumuzdur. Kendimize verdiğimiz sözleri tutmak, kendi hayatımıza sahip çıkmak, kendi tanımımızı yapabilmek…

Belki de en büyük başarı, “yetersizim” duygusuna teslim olmadan yaşamak. Kendimizi sürekli başkalarıyla kıyaslamadan, içimizdeki sesin rehberliğini dinleyebilmek.
Bugün bir dur. “Kimin için çabalıyorum?” diye sor kendine. Ve unutma: Herkesin yolu kendine özel. Başarı tek bir formda gelmez. Bazen bir tebessümde, bazen bir cesaret adımında, bazen de sadece “ben buyum” diyebildiğin bir anda saklıdır.
“Başkalarının ne düşündüğüyle meşgul oldukça, kendin olmaktan uzaklaşırsın.”
— Epiktetos
YORUMLAR