Ayghad’ın Zeytin Bahçelerine Dönüşü
Ayghad, zeytin bahçelerine geri dönüşünün bir kâbusa dönüşeceğini asla düşünmemişti. Ölmüş babasının fotoğrafını gösterirken gözyaşlarını tutmaya çalışıyor ama yüzünde bir gülümseme var. Etrafını saran İdlib bölgesindeki verimli zeytin ağaçları, geçmişteki huzurlu günleri hatırlatıyor. Bu fotoğraf, beş yıl önce çekilmişti. O zamanlar, eski yönetimle bağlantılı güçler, Sarakeb yakınlarındaki köylerini ele geçirmeden birkaç ay önceydi. Bu şehir, yıllarca Suriyeli muhalif güçlerin kontrolü altındaydı. Fakat, 2019 sonlarında Esad rejimi ve müttefik güçleri, İdlib bölgesindeki isyancılara karşı büyük bir saldırı başlattı. 2020 başında, Esad güçleri, kuzeybatı Suriye’de muhaliflerin hâkim olduğu başka bölgeleri de ele geçirirken, yüzbinlerce insan evlerini terk etmek zorunda kaldı. Ayghad ve babası da bu duruma maruz kalanlardan biriydi.
Gözleri dolarken, “Çatışmalar ve hava saldırıları nedeniyle kaçmak zorundaydık. Babam, gitmeyi reddetti. Kendi topraklarında ölmek istedi” diyor. O zamandan beri, baba-oğul geri dönmeyi hayal ediyordu. Kasım 2024’te muhalif güçler köylerini yeniden ele geçirdiğinde, bu hayal gerçek olma yolunda ilerliyordu. Ancak beklenmedik bir felaket yaşandı. Ayghad, “Topraklarımıza zeytin dikmek istedik. İki ayrı araçla yola çıktık. Babam, İdlib’deki evimize farklı bir yoldan gitmekte ısrar etti. Ona uyardım ama dinlemedi. Arabası bir mayına çarptı ve havaya uçtu” diye anlatıyor. Ayghad’ın babası, olay yerinde hemen hayatını kaybetti. O gün, yalnızca babasını değil, ailesinin temel gelir kaynağını da kaybetti. 100 bin metrekareye yayılan arazileri, 50 yaşındaki zeytin ağaçlarıyla doluydu. Şimdi ise, tehlikeli bir mayın tarlası haline gelmişti.
Sivillere Büyüyen Tehdit
Kara mayınları ve diğer patlayıcı cihazları temizleme konusunda uzmanlaşan Halo Vakfı, Esad rejiminin Aralık 2020’de devrilmesinden bu yana, aralarında 27 çocuğun bulunduğu en az 144 kişinin hayatını kaybettiğini bildiriyor. Beyaz Baretliler olarak bilinen Suriye Sivil Savunma Güçleri, BBC’ye yaptığı açıklamada, pek çok kişinin Esad rejiminin çökmesinin ardından topraklarına geri dönmeye çalışan çiftçiler olduğunu belirtiyor. Patlamamış mühimmat, Suriye’de büyük bir yaşam riski oluşturuyor. Bu tehlike, esas olarak iki kategoriye ayrılıyor: birincisi, misket bombaları, havanlar ve el bombaları gibi patlamamış mühimmat; ikincisi ise kara mayınları.
Kuzeybatı Suriye’de Beyaz Baretliler’in patlamamış mühimmat temizleme ekibinin başındaki Hasan Talfah, genellikle yer üstünde görülebilen patlamamış mühimmatların temizlenmesinin daha kolay olduğunu söylüyor. Beyaz Baretliler, 27 Kasım – 3 Ocak arasında Kuzeybatı Suriye’de 822 patlamamış mühimmatı etkisiz hale getirdiklerini belirtiyor. Ancak asıl zorluğun, kara mayınları olduğuna dikkat çekiyor. Talfah, hükümet güçlerinin genellikle tarım topraklarına yerleştirdiği yüzbinlerce mayın olduğunu vurguluyor. Beyaz Baretlilere göre, Esad rejiminin düşmesinden bu yana kayıtlara geçen ölümlerin büyük bir kısmı eski cephe hatlarında meydana geliyor; ölenlerin çoğunluğu ise erkekler.
Talfah, bizi kara mayınlarıyla dolu iki dev tarlaya götürüyor. Aracımız, uzun ve dar bir toprak yolda ilerliyor. Tarlalara ulaşmanın tek güvenli yolu bu. Yol kenarında, çocuklar koşuşturuyor. Hazan, bu çocukların son dönemde geri dönen ailelere üye olduklarını söylüyor, ama kara mayınlarının tehlikesi etraflarını sarmış durumda. Aracımıza yaklaşırken, uzaktaki bir bariyere işaret ediyor. “Burası, İdlib bölgesinde hükümet güçleri ile muhalif örgütler arasındaki kontrol bölgelerini ayıran son noktaydı” diyor. Esad güçlerinin muhaliflerin ilerlemesini engellemek için bariyerin ötesine de binlerce mayın yerleştirdiğini anlatıyor.
Üzerinde durduğumuz tarlalar, bir zamanlar hayati öneme sahip tarım topraklarıydı. Bugün, hepsi çorak ve dürbünlerimizle seçebildiğimiz kara mayınlarının üst kısımları dışında yeşil bir renk yok.
Mayın Temizleme Çabaları
Beyaz Baretlilerin, mayın temizleme konusunda uzmanlığı olmayan bu tarlaların etrafına kordon çekmek ve uyarı işaretleri koymaktan başka bir şey yapamadığını belirtiyor. Aynı zamanda, tarlaların çevresindeki sınırlara ve evlere de sprey boyalarla “Tehlike – ileride kara mayınları var” yazıyorlar. Yerel halk arasında farkındalık yaratmak için de kampanyalar yürütüyorlar.
Dönüş yolunda, yakın geçmişte topraklarına geri dönmüş bir çiftçi ile karşılaşıyoruz. 30’lu yaşlarındaki Muhammed, toprakların bir kısmının ailesine ait olduğunu söylüyor. “Geldiğimizde hiçbir yeri tanıyamadık. Buğday, arpa, kimyon ve pamuk ekerdik. Ama şimdi hiçbir şey yapamıyoruz. Bu toprakları işleyemediğimiz sürece yoksulluğumuz devam edecek” diyor.
Yüzbinlerce Mühimmat ve Mayın
Beyaz Baretliler, bir aydan biraz daha uzun bir süre içinde 117 mayın tarlası tespit edip kordon altına aldıklarını bildiriyor. Patlamamış mühimmat ve kara mayınları konusunda sadece onlar çalışmıyor ve farklı kuruluşların çabaları arasında pek koordinasyon yok gibi görünüyor. Ayrıca, bu konulardaki tehlikeli alanlar hakkında doğru bir istatistik bulunmuyor. Ancak Halo Vakfı gibi uluslararası kuruluşlar, yaklaşık haritalar çizdi. Halo’nun Suriye programı müdürü Damian O’Brien, bu ülke için ne yapılması gerektiğini belirlemek ve sorunun boyutlarını anlamak için kapsamlı bir araştırma yapılması gerektiğini vurguluyor. Suriye’deki sivillerin yaşamlarının korunabilmesi için yaklaşık bir milyon patlayıcının imha edilmesi gerektiğini tahmin ediyor. O’Brien, “Büyük olasılıkla, Suriye Ordusuna ait mevzilerin etrafında savunma amaçlı konulmuş mayınlar var” diyor. “Humus ve Hama gibi yerlerde, tamamen yıkılmış mahalleler var. Bu yapıları yıkmak ya da yeniden yapmak için girenler, buralarda mermi, salkım bombaları, el bombaları ve top mermileri gibi patlamamış mühimmat bulunabileceğinin farkında olmalı.”
Mayın Haritaları ve Gelecek
Beyaz Baretliler, mayınların temizlenmesi çalışmalarına yardımcı olabilecek önemli bir belge buldu. Talfah, İdlib’deki ofislerinde hükümet güçlerinin geride bıraktığı belgeleri gösteriyor. Bu belgelerde, Kuzeybatı Suriye genelinde yerleştirilmiş mayınların türleri ve yerleri kaydedilmiş. Hasan, “Bu belgeleri doğrudan mayınlarla uğraşan kuruluşlara teslim edeceğiz” diyor.
Suriye’deki mevcut uzmanlık düzeyinin, patlamamış mühimmatların sivillerin yaşamına yönelttiği büyük tehlikelerle başa çıkmakta yeterli görünmediğini belirten O’Brien, uluslararası toplumun Suriye’deki yeni yönetimle birlikte çalışması gerektiğini vurguluyor. “Bağışçılardan beklediğimiz, kapasitemizin genişletilmesi için fon sağlaması. Bu da daha fazla insanın istihdam edilmesi ve daha geniş bölgede faaliyet gösterecek daha fazla cihaz alabilmemiz anlamına geliyor” diyor.
Talfah için ise patlamamış mühimmat ve tehlikeleri konusundaki farkındalığı artırmak, kişisel bir görev haline gelmiş durumda. 10 yıl önce bir salkım bombasını etkisiz hale getirmeye çalışırken bir bacağını kaybetmiş. Yaralanmasının ve patlamamış mühimmatlardan etkilenen çocukların ve sivillerin yürek burkan hikâyelerinin, çalışmaya devam etme azmini artırdığını anlatıyor. “Hiçbir sivilin ya da ekip üyesinin benim başıma geleni yaşamasını istemem. Sivillerin yaşamını tehdit eden bir tehlikeyi etkisiz hale getirdiğimdeki hissi tarif edemem.” Ancak uluslararası ve yerel çabalar, kara mayını tehlikesini ortadan kaldırana dek, çok sayıda sivilin ve özellikle de çocukların yaşamı risk altında kalmaya devam edecek.