Muhsin Yazıcıoğlu Suikastı İddiaları: Yeni Gelişmeler
Muhsin Yazıcıoğlu’nun suikasta uğramasına dair yürütülen ana dava soruşturması çerçevesinde, dönemin Sivas Belediye Başkan Yardımcısı Mehmet Avcı’nın ifadesine başvuruldu. Avcı, olay günü Yüksel Yancı’yı aradığında telefonun, suikastı gerçekleştiren kişiler tarafından açıldığını belirtti.
Kahramanmaraş Cumhuriyet Savcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında, Avcı Sivas Adliyesi’ne gelerek SEGBİS sistemi aracılığıyla ifade verdi. İfade öncesinde, Sivas Adliyesi önünde bir basın açıklaması gerçekleştirildi. Avcı’ya, Yazıcıoğlu’nun abisi Yusuf Yazıcıoğlu ve olayda hayatını kaybeden Yüksel Yancı’nın oğlu Alper Yancı da eşlik etti.
Avcı, burada yaptığı açıklamada, helikopterin F-16 savaş uçakları tarafından yakın mesafede uçuş yapılarak düşürüldüğünün kesin olduğuna vurgu yaparak, “25 Mart 2019 saat 15.03‘te Muhsin Başkanımızın ve arkadaşlarının bulunduğu helikopter maalesef düşürülmüştür. Kaza gibi gösterilmeye çalışılıyor. Ancak bu bir kaza değildir; aynı anda Muhsin Başkan’ın bulunduğu helikopterin üzerinden iki F-16 savaş uçağının alçak uçuş yaparak helikopteri ses hızıyla düşürdüğü kesindir. Bu durumu nereden biliyoruz? Bu organize suç örgütleri, helikopter düşmeden iki dakika önce ve sonrasının radar görüntülerini kararttılar. Bu radar görüntüleri maalesef uzun süredir bulunamadı. Avukatlarımız Erzurum radar istasyonuna gitti ve burada tespitlerde bulunuldu. F-16’ların Muhsin Başkan’ın helikopterinin üzerinden yakın irtifadan geçtiğine dair görüntüler mahkeme kayıtlarına geçirildi,” dedi.
Avcı, Muhsin Yazıcıoğlu ve arkadaşlarını taşıyan helikopterin düştüğü yerde ikinci bir helikopterin de kırıma uğradığını ifade ederek, “Şimdiye kadar yapılan mahkemeler, bu olayı örtbas etmeye yönelikti. Bir kısmı hırsızlık, bir kısmı görevi kötüye kullanma gibi konularla olayı oyalamaya çalıştılar. F-16 uçaklarının helikopteri düşürdüğünü belirttiğimizde, aynı gün gazeteci İsmail Güneş’in söylediği sözler hepinizin kulağında çınlıyordur. İsmail, ‘Bunlarda kim abi?’ diyordu. İsmail Güneş, orada yabancı birilerin bulunduğunu açıkça ifade ediyordu. Bu organize suç örgütü, helikopteri düşürmekle kalmadı; helikopterde bulunanların hayatta kalıp kalmadığından emin olmak için en geç 1-2 saat içerisinde olay yerine geldiler. İşte o gelenleri İsmail Güneş gördü ve bildirdi. İsmail Güneş’i yaklaşık 400-500 metre uzağa sürüklediler. GSM operatörlerinin çekmediği bir alana götürdüler ve orada ölüme terk ettiler. Büyük ihtimalle çenesinin kırılması da bu aşamada gerçekleşti. Çenesi kırık bir insanın saatlerce konuşmasını hiçbir tıp bilimi açıklayamıyor. Olay günü, kaza yerinde bir askeri helikopterin de kırıma uğradığı kesinleşmiş bir delildir,” dedi.
Avcı, helikopter düştükten sonra olay yerine gidenlerin Yazıcıoğlu ve arkadaşlarını ölüme terk ettiklerini belirterek, “Orada birileri bulunduğunun bir başka delili ise Adana Jandarma Bölge Komutanlığında önemli bir subayın, aynı bölge içerisinde bulunan bir başka subaya saat 19 civarında telefon ederek ‘birkaç tane ex var’ bilgisini vermesidir. Bu bilginin ardından Kayseri Valisi açıklama yaptı. Açıklamasında, ‘Muhsin Yazıcıoğlu’nun ayağı ve kaburgası kırık. Kayseri Devlet Hastanesine getiriliyor’ ifadelerini kullandı. Otopsi raporlarına baktığımızda, ayağının ve kaburgasının kırık olduğu doğru. Ancak, olay yerinde aynı gün ve saatte tespit edenler var ama Muhsin Başkan ve arkadaşlarını oradan hastaneye götürmüyorlar ve ölüme terk ediyorlar,” dedi.
Avcı, helikopter düştükten sonra Yüksel Yancı’yı aradığını ve telefonun açıldığını belirterek, “24 Nisan 2009’da Sivas Emniyet Müdürlüğü’nde, Malatya özel yetkili savcılığında 2019’da Yargıtay adına Sivas 1. Ağır Ceza Mahkemesinde verdiğim ifadelerde, orada birilerinin olduğuna dair bir ispat mevcuttur. Ben ve birçok arkadaşımız o gün orada kazada kalan arkadaşlarımızı, başta şehit liderimiz olmak üzere, telefonla Türkiye’den ve dünyanın çeşitli yerlerinden arayanlardanız. Bu aramalar arasında ben Yüksel Yancı’yı aradım. Telefon çalmaya devam etti. GSM operatörlerinden aldığımız raporda, 22.54’te benim aradığım telefon açılıyor. 12 saniyelik bir görüşme gerçekleşiyor; ancak karşıdan hiçbir ses gelmiyor, sadece tabiat sesleri duyuluyor. O gün orada bulunanlar, Yüksel Yancı’nın telefonunu açtılar. Yancı’nın saat 21’e kadar telefon görüşmeleri var. Aynı dakikalarda benden sonra yine Yüksel Yancı’nın bir akrabası arıyor ve telefon yine açılıyor. Bu kez karşı tarafta bir muhatap var ve diyor ki, ‘Bu telefonu bir daha aramayan başınız derde girer’ ifadelerini kullanıyor,” dedi.
Avcı, suikastın açık ve net olmasına rağmen 16 yıldır ana davanın açılmadığını belirterek, “Bu saydığım konulara baktığımızda, helikopter düştükten sonra tamamen ölümlerini beklemek için orada birilerinin olduğu artık mahkemelerce ortaya çıktı. Bu olayın kaza değil, suikast olduğu açıktır. 16 yıldır maalesef ana dava açılmadı. Ana dava açılacak olursa, bu işin çorap söküğü gibi geleceği ortadadır. Çünkü 16 yıldır başta Yusuf abim olmak üzere aile ve avukatlarımız, gerek Malatya’daki, gerek Maraş’taki ve Ankara’daki mahkemelere bizzat katılmış ve dinlemiş biri olarak, bu hadisenin her şeyinin açık ve net olduğu ortadadır. Ana davanın açılmasını bekliyoruz,” dedi.
Avcı, dosyanın kapatılmak istendiğini iddia ederek, “Savcılarımız görevlerini yapıyor, belki 200 klasör var. Hepsini okuyup anlayana kadar görev yerleri değişiyor. Bu savcılarımızın da başka birçok işi var. Dolayısıyla dosya sürüncemeye bırakılıyor. Bugün burada vereceğim ifade, SEGBİS sistemiyle Sivas Savcılığımızdan Kahramanmaraş ana dosyasına bakan savcımıza gidecek. Bu 16 yıllık süre içerisinde dava, tam bir orta sahada top çevirme, taca atma ve tekrar orta sahaya alma şeklinde yürütülen bir dava. Bizleri yıldırmak, aileyi usandırmak ve artık bu işin çözülmeyeceği kanaatine vardırarak dosyayı zaman aşımına uğratmak ve kapatılmasını sağlamak isteniliyor. Muhsin Yazıcıoğlu’na inanan insanlar, bu dosyayı kapattırmayacaklar. Bunun bilinmesinde fayda var,” şeklinde konuştu.
Son olarak, Avcı, suikastı gerçekleştirenlerin organize suç örgütü olduğunu vurgulayarak, “Bunlar organize bir suç örgütüdür. Arkalarında kim varsa hiç fark etmez, devletin bu işin çözmesi lazımdır. Şu an ana davayı yürüten savcılarımıza güvenmek istiyoruz. Devletimize ve adaletimize güvenmek istiyoruz. Bir an önce ana dava açılarak bu katliamın sorumlularının cezalandırılmasını talep ediyoruz. 16 yıl geçti. 10 yaşındaki çocuk 26 yaşına geldi. Dolayısıyla bu suçu işleyenlerin bir kısmı 40-50 yaşlarına geldi. İnsan ömrü sınırlıdır. Mahkeme gecikirse, bu insanlar da ölmüş olacak ve ifade veremeyecekler. Bu karlar altında kalan adaletin tecellisini görmüş olacağız,” dedi.