Bin aydan daha güzel gece…
Kur’an-ı Kerim’in indirilmeye başlandığı Kadir Gecesi, İslam’da, “Sema kapılarının açıldığı, dua ve tövbelerin kabul edildiği kutlu gece” olarak kabul ediliyor.
DUALARLA GEÇECEK
Kadir Gecesi, İslam alemi tarafından ömürde kaç kere nasip olacağı bilinmeyen büyük bir nimet olarak kabul ediliyor.
Gündüzünde oruç tutulan ve gecesinde bol bol ibadet edilen Kadir Gecesi, bu yıl yeniden dualarla geçecek.
Kur’an-ı Kerim’de ismi geçen tek gece olarak yer alan Kadir Gecesi şöyle anlatılıyor:
Şüphesiz, biz onu (Kur’an’ı) Kadir Gecesi’nde indirdik. Bilir misin nedir Kadir Gecesi? Kadir Gecesi bin aydan güzeldir. O gece melekler ve ruh, rablerinin müsaadesiyle her bir iş için iner dururlar. O gece tan yeri ağarıncaya kadar iyilik doludur.
YARIN GECE İDRAK EDİLECEK
Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yayımlanan 2025 dini günler takvimi sonrasında Kadir Gecesi tarihi muhakkak oldu.
Buna nazaran; Kadir Gecesi, Ramazan ayının 27. gecesi olan 26 Mart 2025 Çarşamba günü idrak edilecek.
KADİR GECESİ ÖNEMİ
Kadir Gecesi, İslam dininin inancına nazaran Kur’an’ın, Allah tarafından Cebrail isimli melek aracılığıyla Peygamber Muhammed’e vahyedilmeye başlandığı gecedir.
Tarihsel olarak Ramazan ayının son günlerinde yer alır. Kur’an’da bu günün “bin aydan daha hayırlı” olduğu belirtilmiştir.
Kadir gecesinin ehemmiyetine işaret eden bir hadiste, evvelki ümmetlerin uzun ömürlü olmaları sebebiyle fazla sevap kazanma imkânına sahip bulunmalarına karşılık Müslümanlara Kadir gecesinin verildiği belirtilir (el-Muvaṭṭaʾ, İʿtikâf, 15).
KADİR GECESİ’NDE NELER YAPILIR?
Kandil gecelerinin gündüzlerinde yani geceyi takip eden sonraki günde oruç tutmak müstehaptır. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.s.), “Şaban’ın on beşinci gecesi (yani berat gecesi) olduğunda o gece ibadet ediniz, gündüzünde de oruç tutunuz.
Allah o gece güneşin batmasıyla dünya semasına (rahmeti ile) tecelli eder ve fecir doğana kadar şöyle buyurur: ‘Yok mu benden af isteyen onu affedeyim, yok mu benden rızık isteyen ona rızık vereyim, yok mu bir musibete uğrayan ona afiyet vereyim, yok mu isteyen’…” (İbn Mâce, İkâmetü’s-salavât, 191 [1388]; bk. Tirmizî, Savm, 39 [739]) buyurmuştur.