Hazreti Mevlana’nın 751. Vuslat Yılı’nda Anma Etkinliği
Kültür ve Turizm Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü, İstanbul Tarihi Türk Müziği Topluluğu ve Haliç Üniversitesi Konservatuvarı’nın katkılarıyla “Hazreti Mevlana’nın 751. Vuslat Yılı’nda Mevlevi Ayinişerifi ve Mukabelesi” adlı etkinlik, Haliç Üniversitesi Kongre Merkezi’nde gerçekleştirildi. Proje yöneticiliğini Haliç Üniversitesi Konservatuvar Müdürü Prof. Dr. Murat Salim Tokaç üstlenirken, sanat yönetmenliğini İhsan Özer ve postnişin Nezih Çetin gerçekleştirdi.
Tokaç, tören öncesinde AA muhabirine verdiği demeçte, Konservatuvarın tiyatro, Türk müziği ve tasavvuf müziği olmak üzere üç ana bölümden oluştuğunu ve Türk Musikisi Bölümü’nün üniversitenin kuruluşundan bu yana varlığını sürdürdüğünü belirtti.
İlk Sema Mukabelesi
Tokaç, Mevlevi ayininin tasavvuf müziğinin en önemli formlarından biri olduğunu vurgulayarak, “Bugün bir Mevlevi ayini icra edeceğiz. Bu mukabele, İstanbul Tarihi Türk Müziği Topluluğu ve Haliç Üniversitesi Konservatuvarı’nın iş birliği ile hayata geçirilecek. Dolayısıyla bu tören, iki önemli kurumun bir araya gelmesiyle sahneye taşınmış olacak. Bizler, bu sema mukabelesine eşlik eden müziği icra etmeye çalışacağız. Gerçekleştireceğimiz etkinlik, Haliç Üniversitesi Konservatuvarı bünyesinde düzenlenen ilk sema mukabelesi özelliğini taşıyor.” dedi.
Tokaç, Mevlevi ayinişerifi ile ilgili tanımlarda kullanılan bazı tabirlerin eksik veya hatalı olduğunu belirterek, “Bu bir gösteri değil, bir sema mukabelesidir. Burada bizler, bir ritüeli sahnelemeye, onu icra etmeye çalışıyoruz. Yapacağımız icra, bir dini ritüelin buraya gelecek katılımcılarla paylaşılmasıdır. Bu açıdan seyirciler, bir gösteriye değil, bir mukabeleye, bir ayinişerif mukabelesine geldiklerini fark ederlerse bu icranın ruhunu daha iyi anlamış olacaklardır.” değerlendirmesinde bulundu.
Vuslat Halinin Anlamı
Tokaç, sema mukabelesinin Hazreti Mevlana’nın tasavvuf fikrinin temsilcisi olduğunu ifade etti. “İcra etmeye çalışacağımız sema mukabelesi, Hazreti Mevlana’nın vahdetten tevekküle kadarki tasavvuf öğretisinin bir yansıması olarak anlaşılabilir.” diyen Tokaç, sözlerine şöyle devam etti: “Beyazlar içinde sema eden semazenler, sembolik olarak bu öğretinin görünür hale gelmesini bizlere anlatırlar. Hz. Mevlana, ‘Birlikte rahmet, ayrılıkta azap vardır.’ der. Biz de bu rahmetin bir yansımasını sergilemeye gayret edeceğiz. İcra edeceğimiz mukabeleyle, 751. yılını idrak ettiğimiz vuslat halini anlamaya çalışacağız.”
Mevlevilik ve Tasavvufun Derinliği
Postnişin Nezih Çetin de Hazreti Muhammed’in sünnetinin ve yolunun sahip olduğu hakikatin tasavvuf sayesinde öğrenilebileceğini belirtti. Çetin, dinin emrettiği mükellefiyetlerin şeriat olarak adlandırıldığını ifade ederek, “Bizler, Allah’ın bizden istediklerini onun şeriatıyla öğreniriz. Tasavvuf ve tarikat ise Resulullah Efendi’mize benzeme yolculuğudur. Mevlevi ayini de bu benzemenin bir örneği, cüzü ve parçasıdır.” şeklinde konuştu.
Tarih boyunca Peygamber Efendi’mize benzemek isteyenlerin tekkelere yöneldiğini kaydeden Çetin, “Tekkeler, hem ruha hem gönle hem de göze hitap ederler. Mevlevilik, tekkeler içinde göze hitap eden boyutlarıyla zirveyi temsil etmektedir.” dedi.
Mevleviliğin, dini ve tasavvufi hakikatleri merak edenler için bir işaret fişeği görevi gördüğünü vurgulayan Çetin, sözlerini şöyle tamamladı: “Maneviyatı, dini hakikatleri ‘gözle’ algılayanlar bu yola yani Mevleviliğe girmeyi tercih etmişler. İcra edeceğimiz sema mukabelesi, işaret fişeğinin ardındaki hakikati görmeye vesile olursa anlamlı bir iş yapmış olur. Mevleviliğin de dahil olduğu tarikatların tamamındaki zikir şekilleri, tarikatın hurdası olarak kabul edilir. Bu tabir, onların kötü olduğunu değil, asıl olanın tarikat olmadığını bizlere söyler. Bu ayinişerif ve selamlama, bir meyvenin kabuğu gibidir. Asıl olan ise kabuk değil özdür. Ayinişerifimizin meyvenin özündeki tadı almak isteyenler için bir vesile olmasını temenni ediyorum.”
Yaklaşık iki saat süren gösteriye katılımcılar yoğun ilgi gösterdi.