Deprem… Sadece yer kabuğunda değil, insanın ruhunda da derin yarıklar açabiliyor. Bir gecede evler yıkılıyor, şehirler susuyor, insanlar konuşamıyor… Ama belki de en çok, içimizde bir şey susuyor. Korkularımız büyüyor, kaygılarımız yankılanıyor, belirsizlik zihnimizde çığ gibi büyüyor. Ve biz, hayata dair bildiğimiz ne varsa tekrar sorgulamaya başlıyoruz.

Depremler, yaşadığımız hayatın ne kadar kırılgan olduğunu gösteriyor bize. Ama aynı zamanda, duygusal dayanıklılığımızı da test ediyor. Çünkü gerçek sarsıntı, bazen fay hattında değil, kalbimizin tam ortasında olur. Sevdiklerimizi koruyamamanın korkusu, bir daha asla aynı güveni hissedemeyeceğimiz düşüncesi, belirsizliğin içinde kaybolma hissi… Bunlar öyle duygular ki, sadece fiziksel değil, ruhsal enkazlar da bırakıyor ardında.
Peki bu duygusal dalgalanmalarla nasıl baş edeceğiz?
İlk adım, bu duyguların varlığını kabul etmek. “Korkuyorum” demek zayıflık değil, insani bir güçtür. “Kendimi çaresiz hissediyorum” diyebilmek, iyileşmenin başlangıcıdır. Hissettiğin her şey gerçek, her şey yerli yerinde. Bunu kendine söylemeyi unutma.
İkinci adım, bu duygularla kalabilmek. Kaçmak değil, anlamak. Neden korkuyorum? Bu korkunun altında hangi travmalar yatıyor? Hangi yaralarım yeniden açıldı? Her sarsıntı, geçmişte unuttuğum bir duyguyu da yüzeye çıkarabilir. Onlarla yüzleşmek cesaret ister ama o cesaretin sende olduğunu bilmeni isterim.
Üçüncü adım, yeniden inşa etmek. Tıpkı yıkılan bir binanın temellerini güçlendirerek yeniden inşa edilmesi gibi, biz de kendimizi yeniden kurabiliriz. Bu kez daha sağlam, daha bilinçli, daha sevgi dolu… Hayat, bize ikinci şansları her zaman verir. Bazen bir deprem aracılığıyla.
Ve unutma, duygusal dayanıklılık yalnızca güçlü görünmek değil, gerektiğinde yardım istemeyi de bilmektir. Konuş, yaz, paylaş… Çünkü duygular paylaştıkça hafifler.
Depremler kader değil, hayatın bir parçası. Ama bu hayatta nasıl ayakta kalacağımız bizim elimizde. İçimizdeki sevgiyle, dayanışmayla, umutla…
Bazen en derin sarsıntılar, bizi en güçlü benliğimize uyandırır.
Yıkıldığın yerden değil, yeniden ayağa kalktığın yerden başlar asıl hikâyen…
“İnsan, başına ne geldiğiyle değil, ona nasıl tepki verdiğiyle şekillenir.”
— Epiktetos
YORUMLAR