(İZMİR) –
Konak Belediyesi Ayla Ökmen Oyun Evi’nin açılışında konuşan CHP Genel Başkanı Özgür Özel, “Buradan Tayyip Erdoğan’a bir kez daha hatırlatmak istiyorum; 31 Mart’ta vatandaşın gönlünden düştün. Bu, siyasetin doğasında olan bir durumdur. Gönülden düşersin, çok çalışırsın, kent lokantaları açarsın, ‘hoş geldin bebek’ projeleri yaparsın, ‘anne kart’ uygulamaları başlatırsın, kreşler açarsın, yurtlar inşa edersin; tüm bunlarla vatandaşın gönlünde yer edinebilirsin. Fakat yaptığın hatalarla, yani belediye araçlarının işleyişine müdahale ederek, Cemil Tugay’a ve CHP’li belediyelere çelme takarak, hasetle ve kıskançlıkla ‘Ben yapamıyorum, onlar da yapamasın’ demen, seni vatandaştan uzaklaştırır. Gönülden düşen gönüle girebilir ama gözden düşen bir daha asla geri gelemez” dedi.
Konak Belediyesi Ayla Ökmen Oyun Evi, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in katılımıyla açıldı. Açılışta konuşan Özel, “Bugün burada, Konak’ta Belediye Başkanımız Nilüfer Çınarlı Mutlu’nun, sosyal demokrat belediyecilik anlayışıyla, çok önem verdiği bir hizmetin, bir çocuk bakım evinin, bir kreşin açılışında bulunuyoruz” diyerek, şunları söyledi:
“Son dönemde bu konu çokça tartışıldı. Gençlerimizi tarikatlara yönlendirmekten başka bir derdi olmayan Milli Eğitim Bakanı, Cumhuriyet Halk Partisi tarafından açılan kreşlerin mevzuata uygun olmadığını ve bunların kapatılması gerektiğini belirten bir yazı gönderdi. Ancak bu girişimin karşısında Türkiye adeta birleşti. Anneler, büyükanneler, dedeler bu duruma karşı durdular. Çünkü kreş, yalnızca bir hizmet değildir; yoksul çocuklar için, tamamen ücretsiz olarak, ihtiyaç sahibi ailelerin çocuklarına sunulan bir eğitim alanıdır. Bu kreş, çocukların sosyalleşmesini, kaliteli eğitim almasını ve okul öncesi eğitime hazırlanmalarını sağlarken, aynı zamanda iyi beslenmelerine de yardımcı olmaktadır. Ayrıca çocuk burada olduğu için anneler istihdama katılabiliyor, çalışabiliyor. Bugünkü koşullarda asgari ücretle geçinmek neredeyse imkansız. Bir ek gelirle aile bütçesine katkı sağlanabilir. Sosyal hayata katılma şansı buluyorlar. Bu açıdan bugün burada açılan kreş son derece önemli.”
Özel, “Bu kreşin binasını İnönü ailesi ve Sayın Gülsüm Bilgehan’ın çok değer verdiği bir isim olan Ayla Ökmen’in ailesinin bağışlaması oldukça kıymetli. Burada plaketi verilen diğer bağışçılara da teşekkür ediyorum. Bugün özel bir günde bir aradayız. İnönü ailesinin dostları da burada. Bugün İnönü Savaşı’nın yıl dönümü. Her yıl Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın verdiği konseri önemsiyoruz. Ben Afrika’daydım, Sosyalist Enternasyonal toplantısı için katılamadım. Ancak bugün İzmir’de yöneticilerimizle, il başkanımızla ve milletvekillerimizle birlikte o konsere katılacağız.”
“Tayyip Bey’in ‘Ege’de bu belediye benim’ diyeceği bir il yok”
Yılbaşının ardından ilk konuşmayı Manisa’da Ferdi Başkan ile birlikte yaptık. Büyük bir mücadele başlatacağımızı söyledik. Ardından Ardahan, Kars ve çevresinde çeşitli yerlerde kalabalıklara seslendik. Geçtiğimiz gün Konya’daydık; Cihanbeyli ve Ereğli’deydik. Dün Mersin’deydik; Mersin’in değerli ilçelerinde. Gittiğimiz her yerde 31 Mart’ın büyük başarısını hatırlatıyoruz. Çünkü her yerde CHP’li belediyelerimiz var. Sayın Erdoğan, ‘Ey CHP, Sivas’ın doğusunda yoksun, nasıl bir parti bu?’ derdi. Şimdi Sivas’ın doğusunda da varız, yedi bölgede varız. Yedi bölgede il belediyesi olan tek parti biziz. Muğla, Aydın, İzmir, Balıkesir, Denizli, Manisa, Afyon, Kütahya ve Uşak’ta varız. Ege’de bizden başka kimse yok, bu nedenle Tayyip Bey’in ‘Ege’de bu belediye benim’ diyebileceği bir il ya da büyükşehir yok. Bu kazanımlar için İzmir’e çok şey borçluyuz; 31 aday gösterip 29’unu seçen, 9 kadın aday gösterip 8’ini seçen İzmir’e.”
“Nilüfer başkan alkışı hak etmiş”
Kadınların ve gençlerin, tecrübeyle birlikte bu kente hizmet etmeleri gerektiğini savunuyoruz. Cumhuriyet tarihinde sadece 6 kadın belediye başkanı olan tüm partilerden İzmir’de, bir dönemde 8 kadın belediye başkanı seçtirdik. Buradan, bu güzel Cumhuriyet kentinden müjdeyi vermek isterim ki, 30 ilçe belediyesi var İzmir’in, bir dahaki seçimde 8 ile yetinmeyeceğiz. Eşit temsile doğru kararlı adımlarla kadın belediye başkan sayısını artırmaya devam edeceğiz. Nilüfer Hanım benim için özel bir hikaye, kendisiyle milletvekili adayıyken tanıştım. Ferdi Zeyrek’in ofisinde tanıştık. Konuşurken kendisi bana bir milletvekili adayı gibi konuşmadı. ‘Üzülmezseniz, kırılmazsanız size bir şey söyleyeyim; sizden milletvekili olmaz’ dedim. ‘Çünkü aklınız belediyecilikte. Siz mimarlığı seviyorsunuz. Sizin profiliniz yerel yönetici profili.’ O gün belki biraz üzüldü, ama bu önerimi ve eleştirimi ilettim. Sonrasında, Konak adaylarına baktığımızda ‘Ben bu resmi tanıyorum’ dedim. Belediye başkan adayı olmak istiyormuş. Ferdi Başkan’ı aradım, ‘Yanılmıyorum değil mi?’ dedim. ‘Yok başkanım’ dedi. İlk mülakatı yaptığı zamanlar ne zamanlarmış. Gerçekten eğitimi, mesleki deneyimi ve özgeçmişi ile Konak’ın en önemli metropolünde göreve hazır görüldü. Buraya gelmeden önce de baktım, ‘Hazır görmüştük ama gerçekten öyle mi?’ diye. 111 mahalleli ilçenin 80 mahallesine gitmiş, halkla bir araya gelmiş, sorunları dinlemiş, çözüm önerilerini sunmuş ve bu mahallelerde çalışmalara başlamış. 20 sokağı tamamen asfaltlamış, 3 bin 500 metrekare yeni kaldırım yapmış. Hatay pazaryerindeki otoparkın kapasitesini hem artırmış hem de ücretsiz hale getirmiş. E-imar uygulamasını hayata geçirmiş. Konak’ın temizlik filosuna 5 yeni çöp kamyonu almış, 380 yeni çöp konteyneri satın almış. Sıfır atık projesi kapsamında 1 kamyon ve 10 elektrikli triportör hibesiyle bunları kazandırmış. Parklarda akıllı sulamaya geçmiş. Hayvan Sağlığı Merkezi’nde 5 bin can dostumuzu tedavi etmiş, 180’ini sahiplendirmiş, hiçbirinin kılına zarar gelmemesini sağlamış. Seçim öncesi sözü verilen Psiko-sosyal Destek Merkezi ve İstihdam Ofislerinin açılışını yapmış. Ekonomik menüleri ile emeklileri mutlu eden Mutluluk Kahvesi’nin üç şubesini açmış, yakında da 5 olacakmış. Kadın Sığınma Evi’nin projesini yapmış, 2025’te ihaleye çıkacak. Bu ihale dosyasında adres olmuyor inşallah. Kadın sığınma evinin adresinin gösterilmemesi lazım. Çünkü bazen kadın sığınma evi açıp AK Partili belediyelerin tabela astığı da oluyor. Oysa ki gerçek bir sığınma evinin bilinmeyen bir mekanda ve korunaklı bir yerde olması lazım. 2025’te 26 bin metrekare yeni park alanı için çalışmaları yapmış, erkek işi olarak görülen CNC operatörlüğü için kadınlara ücretsiz kurslar açmış. 23 Nisan’da koltuğuna oturan Mert, ‘Belediye Başkanı olsam Roman çocuklarına ayrımcılık yaptırmazdım’ demişti. Mert ve arkadaşları belediyenin desteği ile bir filarmoni orkestrasında eğitim alıyorlarmış. Nilüfer Hanım alkışı hak etmiş.”
“691’inci Kreş, 109’uncu Kent Lokantası…”
Bugün Ayla Ökmen Mutlu Çocuklar Oyunevi’ni açıyoruz. Ayla Hanım’a Allah gani gani rahmet eylesin. Kendisi yıllar önce hayatını kaybetti ama ailesi, İnönü ailesinin dostu, Gülsüm Bilgehan’ın dostu bu ücretsiz çocuklar için oyunevinde yaşayacak, yaşatmaya devam edecek. Yarın haberlere konu olacak. Anneler, babalar ‘Çocuğum Ayla Ökmen’e gidiyor, orada eğitim alıyor’ diyecekler. Bu da kıymetli ailesine yetecek. Biz Cumhuriyet Halk Partili belediyeler olarak Nilüfer Başkan’ın dediği dokuz kreşi Konak’ta şimdi 11’e çıkardık, üçüncüsünü bugün açarak şimdi 12’ye çıkarıyoruz. Üç sınıfında 30 evladımız ücretsiz yararlanacak. Ama Konak’ta 300’ün üzerinde çocuk kreşlerden faydalanıyor. Bugün Konak’ta 691’inci kreşi açıyoruz. İlk hedef 700 demiştik, dokuz kaldı. Bugün burada da açacağımız ya da açılmış kent lokantaları Cumhuriyet Halk Partisi’nin 110’a yaklaşan kent lokantası var ama son 32 gün önce Bilecik’te açtığım kent lokantasının üzerine bugün 109’uncuyu açtık. Yani her gün Türkiye’de bir ya da birden çok kent lokantası açılıyor. Böylelikle sayıları her tarafa yayılıyor. AK Partili bazı belediyeler de Samsun ve Gaziantep gibi adına başka isimler koyarak çaktırmadan bunu yapıyorlar. Biz Tayyip Bey gibi hasetlik yapmıyoruz; takdir ediyoruz. Yeter ki Türkiye’de insanlar kaliteli ve ucuz yemeğe erişebilsinler. Çünkü çok büyük bir ekonomik sıkıntı ile karşı karşıyayız.”
“Seçim sonuçlarını hazmedecekler diye ummuştuk”
Geçtiğimiz günlerde yaşananları hep birlikte takip ettik. 31 Mart seçimleri oldu. 412 belediyeyi kazandık. Nüfusun yüzde 65’ine, ekonominin yüzde 80’ine, turistlerin geldiği turizm bölgelerinin yüzde 92’sine Cumhuriyet Halk Partisi hizmet ediyor. 31 Mart’ta böyle ağız dolusu bir tebrik duymadık. Ancak ilerleyen zamanlarda duyduk. 31 Mart seçimlerinin sonuçları hazmedilecek, yerel yönetimler çalışırken bu konuda destek olunmaması gerektiğini düşündük. 31 Mart 2019’da İstanbullu’nun verdiği karara saygısızlık yapıldı. YSK’ya yalan dolan bir sürü başvuru yapıldı. ‘Efendim şu kadar zihinsel kısıtlı oy kullanmış’ denildi. Bu sonuçlar doğru değil denildi. Ancak İstanbullu, 12 bin olan farkı 40 gün içinde 806 bin olarak gösterdi. ‘Oylar size verildiğinde milli irade, baş tacı; bize verildiğinde alaşağı olmaz’ dedi ve cevabını sandıkta aldı. Bu sefer seçim sonuçlarını hazmedecekler diye ummuştuk. Birkaç ay dayandılar, yaz ortasında bir kıpırdandılar. Ancak milletin tepkisi gelince durdular.”
“AK Partili belediye arsa veriyor, onu kabul ediyor”
Birden bir harekete geçtiler. Ne yapmaya başladılar? Belediyelerin SGK’ya ve vergi dairesine olan borçlarını ertelemeye başladılar. Eğer belediye AK Partili ise arsa veriyor, kabul ediyor. Balıkesir ve Tekirdağ’da bunun örnekleri var. Üstünde camisi ile dört arsayı alıp borcu silmişler. O borcun tahsil kabiliyeti var mı? Camiyi yıkıp da arsayı mı satacak? Üstünde cami olan arsayı alıyor, borçluluğu düşüyor. Cumhuriyet Halk Partisi’nde ise neleri teklif etse kabul edilmiyor. Diyor ya ‘Biraz daha silkele, biraz daha silkele.’ AK Partili belediyeler borç yapmış, faiz çıkmış. Belediyeler el değiştirmiş. Yıllardır ödemediklerini şimdi bizden istiyorlar. ‘Özgür Bey elinde hesap makinasıyla altın hesabı yapıyor, SGK’ya olan borçlarının altın hesabını da yapsın.’ dediler. SGK’ya toplam 270 ton altın borcu var bu ülkedeki yapıların. Bunun 240 tonu şirketlerin, 30 tonu belediyelerin. Yani kamyona yükleseniz 10 kamyon borç var, 9 kamyonu şirketlerin, 1 kamyonu belediyelerin. 30 ton altın borcu var, bunun 20 tonu muhalefet belediyelerinin, 10 tonu AK Parti’li belediyelerin. Muhalefet belediyelerinin de 20 tonunun 10 tonu AK Parti’den kalan eski borçlar. Yani SGK borçlarının 10’da biri belediyelerin. Bütün borcun da üçte biri CHP’li belediyelerin. Şimdi ‘Bu parayı ödeyin’ diyor, ‘Silkleyin’ diyor. Ben de şunu soruyorum: SGK kanununda var. Altı ayda bir SGK borcu olan şirketler açıklanacak. Niye açıklamıyorsunuz? Çünkü ilk 100’de CHP’li belediye göremezsiniz. Ancak ilk 20’de AK Parti’ye yakın, bu şirketlerin borçlarını görebilirsiniz. Hepsi orada. Beşli çete orada, 40 haramiler orada.”
“Büyükşehir kendi bütçesinden milyarlar harcayıp Körfez’i temizliyor”
Cemil Tugay’ın 1,7 milyarına el koydular. Ne için? İşçilerin maaşını ödeyemesinler diye. O maaşı ödeyemeyince sendikalar, işçiler harekete geçecek. Çöpleri toplamayacaklar. ‘Bak, CHP çöp demek’ diyecekler. Asfaltı kapatamayacaklar. ‘Bak, CHP çukur demek’ diyecekler. Aksi takdirde, İzmir’deki kokudan sorumlu olan AK Parti zihniyetidir. Belediye bütçesinden milyarlar harcayıp Körfez’i temizleyen biziz. İzmir’deki yoksul insanlara sosyal yardım yapan biziz. Yakacak yardımı yapan biziz. Çocuklarının beslenme çantasını dolduran biziz. Öğrenciye çorba veren biziz. Okul Sütü projesini hayata geçiren biziz. ‘Hoş geldin bebek’ diyerek destek veren biziz. Bunlar yapıldığında CHP’li belediyelerden alınan memnuniyet oranı yüzde 58’e çıkınca, CHP’li belediyeleri seçildiğinden yukarıda çıkınca ‘Aman bunları durdurun’ dediler. Buradan Tayyip Erdoğan’ı bir kez daha uyarıyorum; 31 Mart’ta vatandaşın gönlünden düştün. Bu, siyasetin doğasında var. Gönlünden düşersin, çok çalışırsın, kent lokantası yaparsın, hoş geldin bebek yaparsın, anne kart yaparsın, kreş yaparsın, yurt yaparsın. Fakat bu yaptıklarınla, yani belediye arabalarının tekerine çomak sokarak, Cemil Tugay’a ve CHP’li belediyelere çelme takarak, hasetlikle ‘Ben yapamıyorum, onlar da yapamasın’ demen, seni vatandaştan uzaklaştırır. Gönülden düşen gönüle girebilir ama gözden düşen bir daha asla geri gelemez.”
“Karşıyaka işçileri çiçekle karşıladı”
Demokrasi, tepki ve protesto rejimidir. Bizden birine bir şey söylüyorsanız, bileyim konuşturayım. Karşıyaka Belediyesi’nin işçileri Menemen’de karşıma çıktılar, sorunlarını dile getirdiler. ‘Gelin arabaya’ dedim. Aldık arabaya, konuştuk. Bugün Kemalpaşa’da Karşıyaka Belediyesi’nin işçileri çiçek veriyordu. Doğru mu? Çünkü sorunları parçalara ayırmışlar, dinlemişler, kimini çözmüşler, kimini başka tarafta çözmüşler. Bugün çiçeklerle karşılandım. İçinizden iki temsilci benim arabaya gelecek, derdinizi anlatacaksınız, çözeceğiz. Hele hele ‘Taşerona hayır’ diyorsunuz; o işler bizim işimiz. Onlara bakarız. Eğer birisi sesini duyuracaksa siyaset duyacak. Tayyip Erdoğan’ı değil, bu mesafeden 3 kilometreden protesto edemezsin. Yaka paça alırlar atarlar. Ama Cumhuriyet Halk Partisi öyle bir parti değil. Özgür Özel öyle bir lider değil.”
“Emekçi, emekli bu sefalet maaşına mahkum değil”
Son sözüm şu; bu yapılan hasetlikler, milletin gönlünden dönüyor. Tayyip Bey’in kızdığı altın hesabını hatırlatalım. 2002 yılında bir asgari ücretli tam yedi çeyrek altın alıyordu. Son aldığı asgari ücretle dört çeyrek altın alabiliyordu. Eğer bu zamla altın artmazsa ocak ayında 4,5 alacak, sonra kademe kademe yine zayıflayacak. Her ay emekçinin cebinden 2,5 çeyrek altın düşüp kayboluyor. Bugünkü parayla tam 12 bin 500 lira verdiği paradan fazlası sırf AK Parti iktidarında yıpranmış, yok olmuş. En düşük emekli maaşı Tayyip Bey geldiğinde 1,5 asgari ücretti. Yani bugünkü parayla 33 bin lira olması lazım. 12 bin 500 veriyordu, Bakan dedi ki 14 bin 500 olacak. Bu büyük bir haksızlık, büyük bir hadsizlik. Buna Meclis kararı verecek, Bakan söyleyemez. Meclis’e söyledim; ‘Meclis’in haysiyetini koruyacaksak, bu 14 bin 500’e uymayacağız, bir asgari ücrete hep birlikte el kaldıracağız’ dedim. Buradan bütün emeklilere, bütün emekçilere bir kez daha sesleniyorum; bu sefalet maaşına mahkum değiliz. Cumhuriyet Halk Partili belediyelerde çok üstünde var. Ancak biz her asgari ücretlinin en az şimdilik 30 bin lira almasını, devletin işverenlere 6 bin lira SGK’lı başına teşvik vermesini, alan için 30, veren için 24’ün makul bir seçim olduğunu söyledik. Söylemeye devam edeceğiz.”
“Seni gönderecek, halkın iktidarını kuracağız”
Biz Meclis’te mücadele ederiz ayrı. 2025 yılı büyük bir mücadelenin yılı olacak. Bunu 2025’in ilk Manisa’daki mitinginde başlattık. Biraz önce saydığım illerde yılın ilk haftasında 15’in üzerinde miting yaptık. Nereye gitsek ucu bucağı görünmeyen kalabalıklara konuştuk. Kreş açacağız burada bile böyle kıymetli bir kalabalık var. Madem Nilüfer Başkan’ın ilçesindeyiz, önce o kırmızı kartı şuna yapsın. Bir gecede tek başına Hizbullah’a verdiği söz için İstanbul Sözleşmesi’nden çıkan AK Parti bir kırmızı kart burada. Emekliye ve emekçiye maaşı veren AK Parti’ye kırmızı kart burada. Çiftçiyi ve esnafı perişan eden AK Parti’ye kırmızı kart burada. Türkiye’de gençleri canından bezdiren, her dört gençten üçünün ‘Yurtdışına gideceğiz’ diye valizleri kafasında topladığı AK Parti’ye kırmızı kart burada. Birileri beğenmemiş, sosyal medyada diyor ki ‘Bunu mu yapacaktınız?’ Bunu yapacağız. AK Parti gitsin diyoruz, bundan güzel muhalefet mi var? Size söz; Türkiye’nin 81 ilinde 973 ilçesinde AK Parti’ye bu meydanları da dar edeceğiz, durmadan çalışacağız ve hep birlikte bu iktidarı değiştireceğiz. Bu iktidar gidecek, yerine işçiyi, emekçiyi, emekliyi, köylüyü ve esnafı savunan bir iktidar gelecek. Kaldırın kırmızı kartı çekiyoruz, Tayyip Bey’i yolluyoruz. Hep beraber çalışacağız, hep beraber başaracağız. Her emeklinin cebine bu kırmızı kartı sokacağım. Arkasında 2002’nin alım gücü, bugünkü alım gücü, her asgari ücretlinin servislerinde, fabrikalarında bu kırmızı kartı dağıtacağım. Arkasında 2002 ve bugünkü durumu. Tayyip Bey altın hesabını da simit hesabını da dana kıymayı da Türkiye’ye ezberleteceğim. Bu meydanları sana dar edeceğim. Seni göndereceğiz, halkın iktidarını kuracağız. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sağ olun, var olun.”