Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, “Gerek akademisyenlerle, gerek uygulayıcılarla gerçekleştirdiğimiz görüşmeler ışığında, mevzuatımızda yer alan haksız tahrik uygulamasıyla ilgili bir düzenleme gerekliliği olduğunu düşünüyoruz. Bu kapsamda milletvekillerimize bir önerimiz olacak.” şeklinde açıklamalarda bulundu.
Tunç, Ankara Hakimevi’nde düzenlenen “Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Koordinasyon Kurulu 18. Toplantısı”nda yaptığı konuşmada, adaletin kapısını çalan her kadının yalnız olmadığını göstermek, onlara uzanan her haksız eli hukuk çerçevesinde durdurmak için çalışmalarını tavizsiz ve kesintisiz bir şekilde sürdürdüklerini vurguladı.
Kadına yönelik şiddetin kökünü kurutmanın ancak kararlılıkla yürütülen topyekün bir mücadele ile mümkün olacağını belirten Tunç, tüm paydaşların aynı masa etrafında buluşmasının, sonuç alma açısından son derece kıymetli ve zaruri olduğunu ifade etti.
Yılmaz Tunç, kadına yönelik şiddeti insan hakları ve onuruna açılan bir savaş olarak tanımlayarak, “Kadına yönelik şiddet, toplumu içten içe çürüten bir kanser ve insanlığın kalbinde açılan derin bir yaradır. Bir kadının sesi kesildiğinde, toplumun ruhu da zedelenir; bir annenin gözyaşı aktığında, insanlık onuru zarar görür, yara alır. Bu nedenlerle, kadınların haysiyetine dokunan her türlü şiddet karşısında dimdik durmalıyız.” dedi.
Tunç, kadına yönelik şiddetin cezasız kalmaması adına hukuk sistemini güçlendirdiklerini kaydederek, hem mağdur odaklı adalet anlayışını hem de kadına yönelik şiddet faillerinin hak ettiği cezaları alması için kararlılıkla atılan adımları süreceklerini belirtti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan‘ın liderliğinde son 23 yılda kadın hakları ve kadına yönelik şiddetle mücadele konusundaki birçok düzenlemenin hayata geçirildiğini anımsatan Tunç, ceza kanunundaki değişikliklerle birlikte “kasten öldürme”, “kasten yaralama”, “eziyet”, “kişiyi hürriyetinden yoksun kılma” suçlarının kadına karşı işlenmesi durumunun cezada ağırlaştırıcı neden olarak kabul edildiğini hatırlattı.
Ayrıca, kadına karşı işlenen “kasten yaralama” suçunun, kuvvetli suç şüphesinin varlığı halinde tutuklama nedeni sayılan suçlar arasına alındığını da sözlerine ekledi.
Mağdurlara Psikososyal Destek
Tunç, suç mağduru kadın ve çocukların, faillerle bir araya gelmeden, uzmanların desteğiyle özel ortamlarda ifade verebilmeleri için adli görüşme odalarının oluşturulduğunu açıkladı. Bugün itibarıyla 81 ilde 165 adliyede, 174 adli görüşme odasında 134 bin 432 adli görüşme gerçekleştirildiğini belirtti.
Ayrıca, 81 ilde kurulan ve sayısı 172’ye ulaşan adli destek ve mağdur hizmetleri müdürlüklerinin, başta çocuklar, kadınlar, engelli ve yaşlı bireyler olmak üzere tüm mağdurların adli süreçte yalnız olmadığını hissettirdiğini ifade etti. Bu müdürlüklerde, 2019 yılından bu yana 198 bin 746 kişiye bilgilendirme yapıldığını, 539 bin 477 sosyal inceleme raporu hazırlandığını ve toplamda 1 milyon 744 bin 625 kişiye adli süreçte psikososyal destek sağlandığını duyurdu.
Kadına Yönelik Şiddetle Mücadelede Yeni Adımlar
Tunç, 4. Yargı Reformu Strateji Belgesi’nin geçen hafta Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından kamuoyuna açıklandığını hatırlatarak, belgede “kadına yönelik şiddete sıfır tolerans” ilkesi doğrultusunda kadın haklarına ilişkin uygulamaların geliştirilmesi ve şiddet mağduru kadınların adalete erişiminin güçlendirilmesinin hedeflendiğini vurguladı.
Tunç, kamuoyunda son zamanlarda haksız tahrik ile ilgili verilen yargı kararları üzerinden tartışmaların olduğuna dikkat çekerek, “Biz, bu konuda gerek akademisyenlerle, gerek uygulayıcılarla yaptığımız görüşmeler doğrultusunda, mevzuatımızdaki haksız tahrik uygulamasıyla ilgili bir düzenleme gerekliliği olduğunu düşünüyoruz.” dedi.
- Müebbet hapis cezasını gerektiren bir suçu haksız tahrik altında işleyenler için mevcut ceza alt sınırının 12 yıldan 16 yıla çıkarılmasını, üst sınırın ise 18 yıldan 22 yıla yükseltilmesini öneriyoruz.
- Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren bir suçu haksız tahrik altında işleyenler için mevcut alt sınırın 18 yıldan 22 yıla, üst sınırın ise 24 yıldan 30 yıla çıkarılmasını milletvekillerimizin takdirine sunacağız.
Tunç, 2026-2030 yıllarını kapsayacak “Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele 5. Ulusal Eylem Planı” çerçevesinde önemli faaliyetleri hayata geçireceklerini belirtti. Bu çerçevede saha ziyaretleri ve diyalog toplantıları gerçekleştirilecek, adli destek müdürlüklerindeki personele kadına karşı şiddetle mücadele konusunda eğitimler verilecektir.
Tunç, adli görüşme odalarının sayılarını artırmayı, mağdurlara yönelik bilgilendirici materyaller hazırlayıp dağıtmayı ve tekrarlanan şiddet vakalarıyla ilgili risk analizlerinin daha etkin yapılmasını sağlamayı hedeflediklerini ifade etti. Ayrıca, kadına yönelik şiddet eylemlerinden hükümlü bulunan kişiler için öfke kontrolü içerikli programların daha etkin bir şekilde sürdürüleceğini aktardı.
Türk Yargısının Beklentileri
Tunç, kadına yönelik şiddetle mücadelede atılan her adımın, adaletin doğru, zamanında ve kararlı bir şekilde uygulanmasıyla anlam kazanacağını vurguladı. Türk milletinin, bağımsız Türk yargısından beklentisinin, tüm mahkemelerin kadına yönelik şiddet olaylarında daha hassas olmaları ve vicdanları yaralamamaları olduğunu belirtti.
Türk yargısının, kadına yönelik şiddet gibi toplumun hassas konularında hemen harekete geçip hatasız karar vermesinin, vatandaşın haklı beklentisi olduğunu kaydeden Tunç, “Ancak adaletin, tek bir kararın değil, bir sürecin eseri olduğunu unutmamak gerekir.” dedi. Üç dereceli yargı sisteminde verilen bütün kararlara karşı etkili kanun yollarının açık olduğunu belirtti ve adalet terazisinin, bir hata olsa dahi kendi mecrası içinde eninde sonunda dengeyi sağlayacağını ifade etti.