Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

    Suriye Hava İstihbarat Şubesi’nin Karanlık Yüzü ve Mecideddin Ahmed el-Huşen’in Hikayesi

    Suriye Hava İstihbarat Şubesi’nin karanlık geçmişine ve bu gizemli yapının içindeki Mecideddin Ahmed el-Huşen’in hikayesine dair derinlemesine bir inceleme. Tarihin gölgesinde kaybolan gerçekler ve yaşanan olaylar.

    Suriye Hava İstihbarat Şubesi'nin karanlık geçmişine ve bu gizemli yapının

    Suriye’nin Korkunç Gerçekleri: Hava İstihbarat Şubesi’nin Karanlık Yüzü

    Suriye’de yıllarca halkı dehşet içinde tutan işkence ve sorgu merkezlerinden biri olan Hava İstihbarat Şubesi, devrik Beşşar Esed rejiminin işlediği suçların en önemli kanıtlarını barındıran yerlerden biri olarak kayıtlara geçmeyi bekliyor.

    Devrik rejim, iç savaş sırasında gösteri yapan çocukları ve gençleri bile gözaltına alarak bu şubeye göndermiştir. AA muhabirleri tarafından görüntülenen bu yer, tutsakların alıkonuldukları “kırmızı hücre” ve “siyah oda” olarak adlandırılan, bir tuvalet büyüklüğündeki korkunç hücrelerle dolu. Bu hücrelerin pislik içinde olduğu ve insanlık dışı koşulların hüküm sürdüğü gözlemleniyor.

    Burada tutulan çocukların, “baba seni özledim” ve “anne seni özledim” yazarak içlerindeki anne ve baba özlemlerini hücre duvarlarına kazıdığı görülüyor. Sorgu merkezindeki koğuşlarda ve tek kişilik hücrelerde yere serilmiş karton parçaları ve battaniyeler dikkat çekiyor. Şubede, pek çok eşyaya ve belgeye rastlanırken, kesici aletlerin ve çeşitli araç gereçlerin varlığı da gözlerden kaçmıyor.

    Kir içinde olan duvarlar ve fayanslar, içinde nefes almanın bile zor olduğu dar hücreler, burada alıkoyulan tutsakların maruz kaldığı insanlık dışı şartları gözler önüne seriyor.

    Mecideddin Ahmed el-Huşen’in Hikayesi

    Çocuk yaşta tutsak edildiği bu şubenin güvenliğinden sorumlu olan Mecideddin Ahmed el-Huşen, bugün Şam’ın Kabun Mahallesi’nde yaşıyor. Henüz lise öğrencisi olduğu 21 Temmuz 2011 tarihinde, devrik Esed rejimi tarafından gözaltına alınan gençlerden biri olarak bu acı dolu hikayeyi anlatıyor.

    Huşen, 2011 yılında halkın özgürlük talepleriyle başlattığı barışçıl gösterilere katıldıkları zaman öğrenci olduklarını belirtiyor. Rejimin güvenlik güçleri, kendisinin de aralarında bulunduğu bir öğrenci grubunu gözaltına almış. Gözaltına alındıktan sonra yaklaşık bir kilometre boyunca sokakta sürüklenerek dövüldüklerini ve Harasta’daki Hava Kuvvetleri İstihbarat Şubesi’ne götürüldüklerini ifade ediyor. Burada 2 buçuk ay tutulduktan sonra el-Hatib Şubesi’ne sevk edilmiştir.

    El-Hatib Şubesi’nde 8 gün tutulan Huşen, ardından tekrar Hava Kuvvetleri İstihbarat Şubesi’ne götürüldüklerini ve o dönemde öğrencilere yönelik çıkarılan af kapsamında serbest bırakıldıklarını kaydediyor.

    Gözaltına Alınma Anları

    Gözaltına alınma anı ile ilgili olarak, gözleri bağlanmış ve elleri kelepçeli halde polis aracına bindirilerek şubeye götürüldüklerini belirtiyor. “Bana yaklaşık 2 metre yürümemi söylediler. Sonrasında bir merdivenin başında durmam gerektiği söylendi ve biri beni itti. Ayağım basamağa değmeden aşağı düştüm.” diyerek yaşadığı dehşeti anlatıyor.

    Aşağıda, yaklaşık 30 kişinin üst üste yığılmış vaziyette beklediğini ifade eden Huşen, bu insanların üzerine düştüğünü dile getiriyor. Şubeye getirilen kişilerin gözleri bağlı ve elleri kelepçeli halde tek tek sorgu odasına çağırıldıklarını, ardından kimlik bilgileri ve üzerlerindeki eşyaların alındığını ve hücrelere gönderildiklerini aktarıyor. “Suçüstü” yakalandığı iddiasıyla “kırmızı” tecrit hücresine konulduğunu belirtiyor.

    İşkence ve Psikolojik Baskı

    Huşen, “İlk başta 10 kişiydik ama 2 saat içinde aramıza 7-8 yaşlarında iki çocuk dahil 4 kişi daha katıldı. Hücrede 14 kişiyle bir metrekarelik alanda tam 7 gün geçirdik. Gün boyunca sadece sabahları tuvalete gitmemize izin vardı. Yemekler plastik tabaklarda veriliyordu.” sözleriyle yaşadığı korkunç şartları aktarıyor.

    Her gün yaklaşık bir saat süren sorguya götürüldüklerini, o sırada koridorda beklerken gardiyanlar tarafından sebepsizce dövüldüklerini kaydeden Huşen, “Asıl işkencenin fiziksel değil psikolojik olduğuna” dikkat çekiyor. Bazen bu sorgularda korkuyla isim vermek zorunda kaldıklarını ifade ediyor.

    Huşen, tutuklamaların keyfi olduğunu vurgulayarak, “Suçla ilgisi olup olmamanız önemli değildi, onların amacı sadece tutuklu sayısını artırıp, subaylara ‘Tüm göstericileri yakaladım’ diyebilmekti.” diyor.

    Çocukların Özlemleri

    Huşen, “Kırmızı hücre”nin ardından “siyah oda” denilen başka bir yere aktarıldıklarını belirtiyor. Burada, kendisi gibi reşit olmayan öğrencilerin hücre duvarlarına anne ve babalarına duyduğu özlemi kazıdığını aktarıyor. Öğrencilerin duvarlara “baba seni özledim” ve “anne seni özledim” gibi yazılar yazdığını ifade ederek, “Sistem, yaş ayrımı yapmaksızın herkesi aynı şekilde cezalandırıyordu. Çocuk ya da yaşlı fark etmeksizin herkes aynı muameleyi görürdü.” diyor.

    Kendisi de bir gün geri gelirse diye hücre duvarına ismini yazdığını dile getiren Huşen, hapishaneden çıktıktan sonra direnişçilere katıldığını ve “bu zulme karşı mücadele ettiğini” vurguluyor. Nihayetinde “birçok kişinin bu hapishanelerden kurtarıldığını” kaydediyor.

    Gelecek Umutları

    Huşen, eski rejim mensuplarının uzlaşma anlaşmaları yaparak eski konumlarına dönmesinden endişe duyduğunu belirtiyor. Suriye’de gelecekte devrik rejimden hiçbir kimsenin yeniden yönetime gelmemesi gerektiğini savunuyor. Ülkede yeni yönetimden umutlu olduğunu ifade eden Huşen, “Bir mağdurun ülkeyi yönetmesi zaten yeterli. Çünkü bu zat, mazlumları anlayacak. Devrimin evladıydı, devrimi hissetti, kuşatmayı, açlığı ve savaşları yaşadı. Bu nedenle, artık Suriye’de hiç kimsenin haksızlığa uğrayacağını düşünmüyorum. Suriye adalete doğru ilerliyor.” sözleriyle geleceğe dair umutlarını paylaşıyor.